Araştırmamızın İlk Sonuçları: Eğitim Sen Uzaktan Eğitime Yakından Bakıyor!
25.05.2021 SalıAraştırmamızın İlk Sonuçları: Eğitim Sen Uzaktan Eğitime Yakından Bakıyor!
Türkiye’de Covid-19 pandemisinin resmi olarak ilk kez tanımlanmasının üzerinden bir yıl iki ay (Mart 2020-Mayıs 2021) geçti. Pandemi ile geçen üç okul dönemi tamamlanmak üzere. Geçtiğimiz zaman dilimi içinde pandemi koşulları toplumsal yaşamın bütün alanlarını etkisi altına aldı, toplum sağlığı başta olmak üzere, pek çok alanda kalıcı tahribatlar yarattı. Pandeminin ilk aylarında sağlık hizmetlerinin ve yaşamın sürdürülmesine katkıda bulunan temel üretim hizmetlerinin öncelenmesi anlaşılabilir bir durum iken, pandeminin ilk altı ayından sonra geçen zaman diliminde en geride bırakılan kamusal hizmet alanlarından birisi eğitim oldu.
OECD’nin son raporuna göre, Türkiye 2020 yılında iş günü itibariyle okulları en uzun süre kapatan ilk dört ülke arasında yer aldı. 2021 yılının neredeyse ikinci altı ayında Merkezi Yönetim Bütçesi içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) ayrılan paydaki azalma ve uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitimin zorlu ve eşitsiz koşulları birlikte değerlendirildiğinde, AKP-MHP iktidar bloğu, pandemide çocukların ve gençlerin eğitim hakkına öncelik veren bir eğitim politikası izlemedi, öğrencileri dijital eşitsizliklerle uzaktan eğitime, başka bir deyişle eve kapatan iktidar olarak eğitim tarihine geçti.
Önlemleri alarak okulları yüz yüze eğitime açma konusunda Sağlık Bakanlığı’nın aşı takvimi ile MEB’in eğitim planlaması eş güdümlü biçimde yürütülmedi ve eğitim emekçilerinin çok büyük bir kısmı 20 Mayıs itibariyle aşılanmadı. Resmi verilere göre,0,,0 bugüne dek toplam 45.419 yurttaşımız vefat etti, meslek örgütleri ölümlerin bu sayının çok üzerinde olduğunu belirtiyorlar; bu dönemde öğretmenlerimiz hayatlarını kaybettiler. Eğitimin bileşenleri olan öğretmenlerin ve velilerin demokratik örgütleri, sendikaları, veli dernekleri, eğitim hakkı bağlamında insanlar hakları örgütleri salgının ortaya çıkardığı krizle mücadele etmede karar süreçlerine dâhil edilmediler.
Emek ve demokrasi mücadelelerinin sonucunda, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin bir gereği olarak eğitim için çeşitli yasal düzenlemeler yapmıştır. Ancak yasal düzenlemeler genellikle söylem düzeyinde kalmış ve hayata geçirilmemiştir. Buna göre; Anayasa’da 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda, eğitimin, her yurttaş için zorunlu ve parasız olacağı ve devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı belirlenmiştir. Böylece ilgili yasal düzenlemelerde hiç kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı vurgulanmıştır. Türkiye, kendi yasal düzenlemelerinin yanında uluslararası sözleşmeler olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948) ile Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne (1989) taraf bir ülke olarak eğitimi her yurttaş için zorunlu ve parasız bir eğitim hakkı ve eğitim hizmetinin sunumunu da bir devlet görevi olarak kabul etmiştir.
Söz konusu yasal düzenlemelere karşın COVID-19 salgınında en çok ihmal edilen toplumsal kesimler, çocuklar ve gençler olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yol açtığı adeta anayasasız, keyfi ve sınır tanımaz yönetim anlayışı doğrultusunda hareket eden Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çocuklara ve gençlere olan sorumluluklarını neredeyse unutmuştur. Pandeminin ilk aylarında uzaktan eğitimden kopan çocukların sayısı 6 milyon civarındayken MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün son açıklamasına göre, 21 Eylül 2020- 30 Nisan 2021 tarihleri arasında ancak 12 milyon 805 bin öğrenci EBA’yı etkin biçimde kullanmıştır. Zorunlu eğitime kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 18 milyondur. Bu veriden özel okul öğrencileri çıkarıldığında, 4 milyona yakın çocuk ve gencin ne uzaktan eğitimde ne de yüz yüze eğitimde olduğunu kolayca tahmin edebiliriz.