Eğitim Emekçileri Hamasi Nutuklar Dinlemek Değil, Sorunlarına Kalıcı Çözümler Üretilmesini İstemektedir!
24.11.2022 PerşembeEğitim Emekçileri Hamasi Nutuklar Dinlemek Değil, Sorunlarına Kalıcı Çözümler Üretilmesini İstemektedir!
Uluslararası anlamda ‘5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ tüm dünya öğretmenlerinin aynı anda kutladığı bir gün olmasına rağmen, Türkiye’de 12 Eylül darbesi sonrasında ilan edilen ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’ her yıl olduğu gibi, bu yıl da öğretmenlerin en temel ve acil sorunlarının görmezden gelindiği bir gün olarak kutlanacaktır.
24 Kasım tarihinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi olduğu açıktır. Ancak bu durum, ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’nün 12 Eylül darbecileri tarafından ilan edildiği gerçeğinin üzerini asla örtmemelidir. Bizler açısından 24 Kasım tarihi, bu yönüyle 12 Eylül’ün karanlık zihniyetinin ve günümüzdeki temsilcilerinin oluşturmak istediği örgütsüz ve itaatkâr öğretmen profilinin idealleştirildiği simgesel bir gündür.
Öğretmenler 24 Kasım’ı, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve itibarsızlaştıran, öğretmenlerin acil ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) düzenlemesi ile karşılamaktadır.
Öğretmenler, ‘nitelikli okul/niteliksiz okul’ ayrımında olduğu gibi, kariyer basamakları üzerinden ‘yeterli öğretmen/yetersiz öğretmen’ algısı yaratılarak değersizleştirilmelerine karşı meslek onurlarına sahip çıkmaya çalışmaktadır. Yüz binlerce öğretmenin geçim sıkıntısı yaşadığı, yüksek kiralar ve faturalar nedeniyle ay sonunu getirmekte zorlandığı bir dönemde öğretmenlere yönelik içi boş söylemlerin hiçbir anlamı kalmamıştır.
1 ABD dolarının ortalama 1,98 TL olduğu 2013 yılında, 1.920 TL aylık alan 9. derece 3. kademedeki bir öğretmen, maaşıyla 970 ABD doları alabiliyorken, bugün aynı derece ve kademede 9 bin 474 TL alan bir öğretmenin maaşı 509 ABD doları (1 $=18,62 TL) seviyesine inmiştir. 9/3 derecedeki bir öğretmenin maaşı son 10 yılda, dolar bazında mum gibi erimiştir. Benzer şekilde 2013 yılında 9/3 derecedeki bir öğretmen, maaşı ile 14 çeyrek altın alabiliyorken, şu anda aynı derecedeki öğretmen aldığı maaşla ancak 5,5 çeyrek altın alabilmektedir.
Eğitim, öğretim ve bilim hizmeti alanında yıllardır büyük bir özveriyle görev yapan idari ve teknik personel, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan eğitim emekçilerinin durumu çok daha vahimdir. Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer eğitim emekçileri ile eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, kendilerine yüklenen her türlü angaryayı tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakılmaktadır.
Eğitim hizmetleri sadece öğretmenlerle değil, memur, yardımcı hizmetli, idari ve teknik personel ile birlikte yürütülen bir ekip işidir. Eğitim Sen açısından eğitim öğretim süreçlerinde emek harcayan herkesin emeği önemli ve değerlidir. Bu nedenle öğretmenler ile memur, yardımcı hizmetli, idari ve teknik personeli ayrı tutan, onların emeğini yok sayan her türlü yaklaşım ve uygulamanın karşısında olduğumuz bilinmelidir.
Yıllardır dile getirdiğimiz temel taleplerimiz karşılanmamış ve yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmemiştir. Öğretmeniyle, memuruyla, yardımcı hizmetlisi, idari ve teknik personeliyle bir milyonu aşkın eğitim emekçisinin yaşadığı ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözmek için yıllardır adım atmayanların, gerçek sorunlarımızı görmezden gelenlerin her yıl aynı cümlelerle tekrarladıkları bildik nutukları daha fazla dinlemek istemiyoruz.
Eğitimde özellikle son yıllarda esnek, güvencesiz ve angarya çalıştırma uygulamaları belirgin bir şekilde artmıştır. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik, mülakat ve güvenlik soruşturmaları nedeniyle yaşanan sorunlar, 500 bini aşkın işsiz, ataması yapılmayan öğretmenin varlığı gibi temel konuların çözümü noktasında bugüne kadar hiçbir somut adım atmayanların, takvimde sırası geldiği için öğretmenlere övgüler dizmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Öğretmenlerimize insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşam koşulları yaratılmalı; bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir.
Siyasi iktidarın haksız ve hukuksuz bir şekilde OHAL KHK’leriyle ihraç ettiği eğitim ve bilim emekçilerinin işine, ekmeğine, çalışma hakkına ve geleceğine yönelik hukuk dışı tutumlar, 375 sayılı KHK’nin 35. maddesi üzerinden devam ettirilmektedir. KHK’lerle yaratılan haksız ve hukuksuz uygulamalara derhal son verilmeli, meslektaşlarımızın tüm haklarıyla birlikte işine ve öğrencilerine kavuşması için gerekli adımlar atılmalıdır.
Ekonomik krizin çalışma ve yaşam koşullarını son derece ağırlaştırdığı bir dönemde ailelerin çocuklarını hangi zorluklarla okula gönderdiklerini çok iyi biliyoruz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi okul içinde ve dışında bekleyen tehlikelerin, eğitim sistemini kuşatan ırkçı-gerici uygulamaların en yakın tanığıyız. Yıllardır yaşadığımız sorunlara somut ve kalıcı çözümler üretilmesini istiyor, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, sosyal, mesleki ve özlük sorunlarının çözülmesini talep ediyoruz.
HÜKÜMETİN DEĞİL, HALKIN ÖĞRETMENLERİ OLMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ!
Dünyanın her yerinde eğitim emekçileri siyasi iktidarlara değil; halka ve öğrencilerine karşı sorumludur. İktidarın Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi tüm antidemokratik uygulamalarına ve dayatmalarına rağmen hükümetin değil, halkın öğretmeni olmak için mücadele ediyoruz.
Öğretmenlerin ‘hükümet memuru’ haline getirilmek istenmesine, kariyer basamakları üzerinden bölünmesine, öğretmen ve eğitim yöneticileri atamalarının ‘siyasi torpil’ gölgesinde yapılmasına itiraz ediyoruz. Nitelikli eğitimin; iş güvencesine sahip, ekonomik, özlük ve demokratik hakları en gelişkin bir şekilde sağlanmış, geleceğe güvenle bakabilen öğretmenle mümkün olabileceği gerçeği dikkate alınmalı ve mesleğimizi itibarsızlaştıran Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi iptal edilmelidir. İktidar, sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan; hakları gasp edilen; tamamen hukuksuz siyasi kararlarla ihraç edilen, sürgün ve soruşturmalara maruz kalan bütün eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına çözüm üretmelidir.
Eğitim Sen olarak, bizlere dayatılan her türlü haksız ve hukuksuz uygulamanın, eğitim ve bilim emekçilerinin birleşik, örgütlü mücadelesiyle kırılabileceğine inanıyor; haklarımız ve geleceğimiz için bütün eğitim ve bilim emekçilerini ortak talepler etrafında birleşmeye ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz.