İtibarsızlaştırılan Öğretmenler, Geleceksizleştirilen Gençlik!
13.02.2018 Salıİtibarsızlaştırılan Öğretmenler, Geleceksizleştirilen Gençlik! Çorlu, İzmir ve Diğerleri… Mutsuz Öğretmenler Ülkesi Olmayı Reddediyoruz!
Tekirdağ Çorlu’da bulunan Ahi Evran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde kaydedildiği iddia edilen ders sırasında bir öğretmenin ve öğrencilerin rahatsız edici görüntülerinin basın ve yayın organlarında yer alması üzerine yeni bir tartışma başlamıştır. Sınıf içinde ders işlemeye çalışan bir öğretmen ve ona kabul edilemez şekilde davranan öğrencilerin yer aldığı görüntüler üzerinden, kimin doğru kimin yanlış davrandığı sorgulanmış, öğretmen arkadaşımızın mesleki yeterlilikleri bağlamında tartışmaya açılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu görüntülerde yaşananlar sadece o okula özel ya da münferit bir olay değildir. Benzer olaylar ve daha da fazlası eğitim ortamlarında hemen her gün yaşanmaktadır. Bu durum, başta eğitim politikalarını belirleyenler olmak üzere, her kesim tarafından yeniden düşünülmek durumundadır.
Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına, değersizleştirilmesine ve öğretmenleri güvencesiz çalışmaya zorlayan politikalar ve söylemler, bugün öğretmenlere yönelik kabul edilemez tutum ve davranışların temel nedenidir. Sorumluluk makamında olanların bu üzücü olaydan sonra bile yaşanan sorunu ‘mesleki yeterlilik’ sorunu olarak görmeleri ve çözümü de ‘hizmet içi eğitimde’ aramaları düşündürücüdür. Öğretmenlerin mesleki saygınlığını artırmadan, onların mesleki statüsünü geliştirmeden, güvenceli ve kadrolu çalışmalarını sağlamadan bu tür sorunların yaşanmasını engellemek mümkün değildir.
Öğretmenlerin insanca yaşam koşullarının sağlanmadığı, ekonomik, özlük ve mesleki hak kayıplarının sürdürüldüğü, iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırıldığı bir dönemde ‘değersizleştirme’ politikaları ısrarla hayata geçirilmektedir.
Altını çizerek belirtmek gerekir ki, görüntülerde bulunan gençlerin öğretmene davranışları asla ve asla kabul edilemez. Ancak bu gençlerin öğretmenlerine yönelik kabul edilemez davranışlarının sadece bir sonuç olduğunu, bu sonucu yaratan nedenleri ortadan kaldıracak adımlar atmadan bu tür olumsuz davranışları ‘daha fazla disiplin’ ya da ‘daha fazla ahlaki değer’ aşılayarak ortadan kaldırmak mümkün değildir. Gelecek umudu bulunmayan, üniversite hayali bile kuramayan, yaşamlarının geri kalanında kendilerine sadece ucuz işgücü olma seçeneği bırakılan bu gençlerin farklı bir yaşamının da olabileceğine dair umutlarını diri tutmak gerektiği açıktır.
Bu yıl uygulanacak olan ortaöğretime geçiş sistemi ile öğrencilerin % 90’lık bölümünün MEB tarafından’ niteliksiz’ olarak kabul edilen okullara gitmek zorunda kalacak olması ile bu tür olumsuz olaylarında daha çok yaşanacağını öngörmek zor değildir. MEB’ çağrımız, acilen öğretmenleri itibarsızlaştıran ve gençleri geleceksizliğe mahkum eden politika ve uygulamalarına son vermesidir.
Türkiye’de öğretmenler, tarih boyunca yaşanmamış bir şekilde özellikle son 15 yıldır ideolojik bir hat üzerinden ‘değersizleştirilmeye’; uygulanan politikalar sonucu öğretmenlerin toplumu değiştiren, dönüştüren rolü ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Özellikle Köy Enstitüleri süreci ile birlikte öğretmenler ülkenin her yerinde bilimden, sanattan yana bir dönüşümü gerçekleştirdiler. Öğretmenlerin toplumdaki bilimden yana gerçekleştirdiği dönüşüm rolü; iktidarın söylemleri ve uygulamaları ile yok edilmek isteniyor. Son 15 yıl içinde; öğretmenlere yönelik; ‘Yarım gün çalışıyor, tam maaş alıyor, üç ay yatıyorlar.’; ataması yapılmayan öğretmenler için ‘Sosyal medya provokatörleri’, ‘Eminönü’nde cami avlusunda yem bekleyen bekleyen güvercinler’ şeklindeki söylemleri, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin ‘Ya eşini, ya işini tercih edecekler!’ vb. onlarca söylem tesadüf değil, son derece ideolojik bilinçli söylemlerdir.
Öğretmenlere yönelik ihbar hatları kurularak, yargısız infazlar gerçekleştirilmektedir. Binlerce öğretmen kendilerine isnat edilen ‘suç’a ilişkin hiçbir kanıt yok iken, şikayet edenin kimliği bile açıklanmazken, kanıtı olmayan suçlamalara maruz kalmaktadır. İhbar hatları, liyakat karşıtı okul idareci atamaları ile birlikte öğretmenler ülkemiz tarihinde görülmemiş boyutta baskıya ve mobbinge maruz kalmaktadır.
2012 yılında hayata geçirilen, 4+4+4 yasası ile birlikte zorunlu ve zorunlu-seçmeli din derslerine imamların girmesi, protokoller ile imamların, müftülük çalışanlarının, STK adıyla dini yapıları ‘gönüllü öğretici’ adıyla okul öncesinden itibaren tüm okullarda, yurtlarda, üniversitelerde ‘eğitimci’ liyakatı olmamasına rağmen çalışma yürütmesi, kurumlar arası değişikliklerle diyanet çalışanlarına eğitim kurumlarında idarecilik vb. görevler verilmesi öğretmen kimliğini, liyakatı, laik ve bilimsel eğitimi yok etmeye çalışan bilinçli uygulamalar haline gelmiştir.
Çorlu’daki tablo iktidar eliyle yaratılan öğretmeni ‘değersizleştiren’ uygulamaların sonucudur ve bizler açısından buzdağının görünen yüzü bile değildir. Geçtiğimiz aylarda İzmir’de Ayhan Kökmen arkadaşımızı kaybetmemizden de bu iklimi yaratanlar sorumludur. Öğretmenlere yönelik şiddet, baskı ve mobbing uygulamaları memleketin her yerinde artarak devam etmektedir.
AKP iktidarı ‘mutsuz öğretmenler ülkesi’ yaratmıştır ve mutsuz öğretmenlerin olduğu bir ülkenin geleceği olamaz.
Eğitim Sen olarak, eğitim ve bilim emekçilerinin mesleki onuruna, haklarımıza sahip çıkmaya ve ‘Öğretmen Gelecektir!’ diye haykırmaya devam edeceğiz.