Çocukların Yaşadığı Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretildiğinde 23 Nisan Gerçek Anlamda Bayram Gibi Kutlanacaktır!
22.04.2022 CumaÇocukların Yaşadığı Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretildiğinde 23 Nisan Gerçek Anlamda Bayram Gibi Kutlanacaktır!
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 yılında açılmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 102. yılını kutluyoruz. Türkiye, dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünürken, ülkemizde çocukların karşı karşıya kaldığı tehlikeler, yaşadıkları ağır sorunlar her geçen gün artmaktadır.
23 Nisan, dünyada çocuklara armağan edilen ilk ve tek bayram olmasına rağmen, çocukların eğitim hakkı başta olmak üzere, en temel hak ve özgürlükleri sürekli olarak ihlal edilmektedir. Çocuklara yönelik şiddet, istismar, cinsel saldırı ve ayrımcı uygulamalar ile çocuk işçiliği üzerinden sürdürülen yoğun emek sömürüsünün devam ettirilmesi, ülkemizde çocuklar açısından bir ‘bayram’ ortamının olmadığını göstermektedir.
Okula gidemeyip çalışmak zorunda bırakılan, çocuk yaşta evlendirilen, cezaevlerinde olan, cemaatlere, tarikatlara, dini yapılara mecbur bırakılan, anadilinde eğitim hakkı başta olmak üzere en temel hak ve özgürlükleri yok sayılan çocuklar için kutlanacak bir günden bahsetmek mümkün değildir.
Türkiye’de yaşayan çocuklar, göstermelik törenlerden çok, erken yaşta büyümek zorunda kalmadan çocukluklarını doyasıya yaşamak, geleceğe umutla ve güvenle bakmak, nitelikli bir eğitim ve sağlıklı bir yaşam istemektedir. Ancak siyasi iktidar, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için adımlar atmak yerine, uyguladığı çocuk düşmanı politikalar üzerinden her yıl binlerce çocuğumuzu Diyanet İşleri Başkanlığı’na, dini vakıf ve cemaatlere teslim etmekte, çocukları eğitimden kopararak erken yaşta evlenmeye, ucuz iş gücü olarak çalışmaya zorlamaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki kurslar başta olmak üzere, dini eğitim veren çeşitli dini vakıf ve cemaatlere ait okullar, kurslar, yurtlar ve evlerde çocuklara yönelik birçok cinsel istismar vakasının yaşandığı bilinmektedir. İktidarın çabalarıyla cinsel istismarların üzerinin örtülmesi ve faillerin cezasız bırakılması, çocuklarımızın ne kadar büyük ve organize bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de çocuk iş gücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artmasının, mülteci çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların, çocukların en temel yaşam ve eğitim hakkının tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Türkiye’de yaşayan çocukların bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında olmalarına rağmen, bu kadar çok acı ve sorunla yaşamak zorunda bırakılmış olmalarıdır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı şeklindeki temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlülüklerinin büyük bölümünü yerine getirmediği gibi, çocuklara karşı işlenen suçlara karşı kalıcı çözümler üretmekten de uzak durmaktadır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi devletleri, çocuk haklarına saygı duymaya davet etmekte, ayrıca devletlere bu hakların korunması ve ihlal edilmemesi için çeşitli yükümlülükler yüklemektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi devletlere vermesine rağmen, özellikle eğitim kurumlarında (okul, yurt, kurs, ev vb.) yaşanan çocuk istismarı vakalarının birinci dereceden sorumluları siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı’dır.
Bugünkü Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği geleceğin ne kadar tehlikeli ve karanlık olduğunu görmek için, son yıllarda çocuklarımıza yönelik olarak işlenen suçlara, her geçen gün artan istismar haberlerine bakmak yeterlidir. Çocuklarımız eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre eğitilmeye çalışılmaktadır. Düşünen, eleştiren, sorgulayan değil, düşünmeden, sorgulamadan yaşayan bir nesil yetiştirilmek istenmektedir.
Türkiye’de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı sorunların yarattığı vahim tabloyu değiştirmenin tek yolu, göstermelik değil, gerçek anlamda halkların egemenliğine dayalı demokratik, laik ve her türlü emperyalist güçten bağımsız bir ülke mücadelesinin başarıya ulaşmasıdır.
Çocuklarımızın karşı karşıya olduğu tüm tehditlere, onların haklarına yönelik her türlü tehdit ve saldırıya rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz.