Eril Danıştay Kararını Tanımıyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz!
19.07.2022 SalıKadınları her türlü şiddetten korumayı, kadınlara yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti önlemeyi, kovuşturmayı ve ortadan kaldırmayı; kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmayı ve kadınların güçlendirilmesi yolu dâhil kadınlar ile erkekler arasındaki temel eşitliği teşvik etmeyi; kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmeyi; kadınlara yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası iş birliğini teşvik etmeyi; kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütüncül bir yaklaşım benimsemek amacıyla etkili iş birliğini sağlamak için kuruluşlara ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamayı amaçlayan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çekilme kararına karşı sendikamız Eğitim Sen’in de içinde olduğu yüzlerce dava açılmış, 19 Temmuz 2022 tarihinde ise Danıştay 10. Dairesi tarafından İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptali istemi oy çokluğuyla reddedilmiştir.
Kadınlar her gün evde, işte, okulda, sokakta, erkek ve erkek devlet şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında yaşamlarını sürdürürken, siyasal iktidar ve eril yargı kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın kazanımlarını geliştirmek yerine, kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmaya devam etmektedir. Dünyada ve ülkemizde milliyetçi muhafazakâr iktidarlar, kadın kimliğine dönük saldırılarını arttırırken, AKP iktidarı tekçi, gerici ve cinsiyetçi temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını zayıflatmayı temel almakta, baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadınları ev içinde ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük saldırılarını sürdürmektedir.
Eril yargı erkekleri korurken, kadına yönelik şiddette, LGBTİ+’lara yönelik nefret cinayetlerinde ve çocuk istismarında cezasızlık politikasında ısrar etmekte, aile içi diye üstü örtülen, karakollarda uzlaştırılan, yargıya taşınmayan şiddet vakaları kadınları yaşamdan koparmaya devam etmektedir. Görevlerini yapmayan kolluk güçleri kadınları şiddet ile baş başa bırakırken, erkek yargı failleri aklarken, siyaset cezasızlığı beslerken kadınlar her gün daha fazla tehdit altında yaşamlarını sürdürmektedir. Hayatını savunmak için şiddet gördüğü erkekleri öldürmek zorunda kalan onlarca kadın, binlerce düşünce suçlusu hala cezaevlerindeyken, çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılmaktadır.
Böylesi bir süreçte, kadınları koruyacak politikalar oluşturulması gerekirken “kadının beyanı esas alınarak, şiddet faili erkeklere verilen uzaklaştırma kararlarının aileleri parçaladığı ve eşcinsel evlilikleri yasal teminata alarak Türk aile yapısını bozduğu” gerekçesiyle, kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alındığı günden bu yana 302 kadın erkekler tarafından katledildi. 254 kadın cinayeti şüpheli ölüm olarak kayıtlara geçti. Kadınların nafaka hakkına göz dikildi, boşanmalarda aile arabuluculuğu getirileceği tartışıldı. Eril yargı Nevin Yıldırım’a uygulanmayan haksız tahrik indirimini Pınar Gültekin’in katiline uygularken, katil Cemal Metin Avcı’nın “İstanbul Sözleşmesi’nin iptali iyi oldu.” sözü çekilme kararının kimlere yaradığını bir kez daha gösterdi. LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi her geçen gün tırmandırılırken, Onur Yürüyüşü’nde yüzlerce kişi gözaltına alınarak işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Eğitimin tüm kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin adının bile geçmemesi için müfredatlara, mevzuatlara yapılan müdahalelerle çocuk istismarı, çocuk yaşta evlilikler artmaya devam etti. Çalışma yaşamında cinsiyet eşitsizliği derinleştirilirken, kadınlara dönük mobbing ve ayrımcılık arttı, kadınları kamusal alanın dışına iten politikalar uygulanmaya devam etti.
Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği, cinsiyet eşitsizliğinin yaşamın her alanında yeniden üretildiği bir ortamda, sözleşmenin kaldırılmasına karşı iptal istemini reddetmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir. Danıştay kararı alenen erkek egemen sistemin tüm mekanizmaları ile korunacağının beyanıdır. Cezasızlık politikasıyla faillere ortaklık eden, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali talebini reddeden eril yargı bu şiddetin, istismarın ve cinayetlerin suç ortağıdır.
Kadınların mücadelesi sonucunda imzalanan ve kadınların en önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir biçimde uygulanması için mücadele yürütülmesi gerekirken, hukuku yok sayarak alınan çekilme kararı da eril yargının ret kararı da kadınlar açısından yok hükmündedir.
Meclis’te oy birliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişilik Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılamaz! Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez! Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler böyle yok edilemez! Bu hukuksuz kararı KABUL ETMİYORUZ!
Eşit, özgür, şiddetsiz bir üniversite, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği için,
Mobbing, ayrımcılık ve şiddetin ortadan kalktığı bir çalışma yaşamı için,
Yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliklerin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıkmaması için,
Etkin ve ivedi koruma, soruşturma ve yargılama için,
Erkek adalet değil, gerçek adalet için Danıştay kararını kabul etmiyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!