Çocukların Siyasal İstismarını Kabul Etmiyoruz!
31.01.2022 PazartesiÇocukların Siyasal İstismarını Kabul Etmiyoruz!
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme metninin girişinde çocuklar için uygun yetişme ortamlarının niteliği tanımlanmaktadır. Sözleşme, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havası içindeki bir aile ortamında ve toplum içinde de barış, değerbilirlik, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesi gerekliliğini vurgulamaktadır. Tüm veliler, öğretmenler, siyasetçiler, bakanlar ve nihayetinde Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin de imzaladığı bu belgeye uygun davranmak zorundadır. Tüm uluslararası belgelerde ve bildirgelerde, eğitime dair “Her insan eğitim hakkına sahiptir” ve “Eğitim insan kişiliğinin ve onurunun tam gelişimini sağlamaya yöneliktir ve insan haklarına, temel özgürlüklere ve barışa duyulan saygıyı pekiştirir” ifadeleri yer almaktadır. Yine bu uluslararası belgelere göre eğitim, tüm insanların özgür ve eşitlikçi bir toplumun kurulmasına etkin biçimde katılmalarını sağlar ve tüm uluslar, tüm dini ve etnik gruplar ile ırklar arasında anlayışı, hoşgörüyü ve dostluğu geliştirir. Özellikle eğitim alanında çocuğun üstün yararı için iyi, güzel ve doğru çalışmalar yapılması konusunda son derece özendirici olan bu ifadelerin AKP-MHP iktidar bloğu ile MEB’in, zihin ve duygu dünyasında neredeyse hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı, toplumun sağlığını bozan kutuplaştırmaya ve nefret söylemine çocukları da dâhil ederek, mikrofonu eline verdiği çocuğun ana muhalefet liderine hakaret etmesinin önünü açmış ve çocukların toplum içinde de Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin “barış, değerbilirlik, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesi” ilkesini ihlal etmiştir.
Pandemi Koşulları Çocuklarımızın Eğitime Erişimindeki Eşitsizliği Derinleştirmiştir
Salgın koşullarında bir yandan yüz yüze eğitimi sürdürmek bir yandan da eğitimin niteliğini yükseltmek için ilk olarak okul binaları ve derslik, ikinci olarak da ciddi sayıda öğretmen ve yardımcı personel gereksinmesi vardır. Ne iktidarın söylemlerinde ne de Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde bu gereksinmelerin 2022 yılında karşılanacağına dair belirtiler vardır. Bölgeler, iller, aynı ilin içinde mahalleler arasında eğitim eşitsizlikleri giderek artmaktadır. Eğitim hakkı karşılanmayan yoksul çocuklar okuldan koparılmaktadır, ancak bir yandan yoksul çocukların eğitim hakkı karşılanmazken diğer yandan özel okullar ve özel meslek liseleri teşvik edilmektedir. Okul terkleri giderek artmaktadır ve okulu terk eden çocukları izleyecek ve okula dönüşü sağlayacak bir işleyiş de bulunmamaktadır.
Çocuklara Dini Seçmeli Derslerin Dayatılması Kabul Edilemez
İnsan haklarına aykırı olarak çocuklar bir yandan din kültürü ve ahlak bilgisi dersini almaya diğer yandan da dini seçmeli dersleri seçmeye zorlanmaktadır. MEB dini seçmeli derslerin seçilmesi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı ile el ele kampanyalar sürdürmektedir. Dinci vakıflar ve derneklerin açtığı yurtlarla, yaptığı protokollerle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açtığı kurslarla hiçbir eğitim bilimi ilkesine uyulmadan ve görevi olmasına karşın MEB tarafından denetlenmeden Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de ifade edilen insan hakları, temel özgürlükler ve barışa saygı duyulmadan çocuklar ve gençler siyasal iktidarca ‘kapılmaya’ çalışılmaktadır. Kamusal ve toplumsal denetimin olmadığı mekânlarda, çocuk hakları, çocuğun üstün yararı ilkeleri gözetilmeden, pedagojik formasyonu olmayan kişilerce çok sayıda dini içerikli kurs yürütülmektedir. Bu uygulamalara bir an önce son verilmeli, eğitim alanını sadece MEB yönetmeli ve denetlemelidir.
Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Düşünce ve İfade Özgürlüklerine Temelden Aykırıdır
“Basım ve Yayım Faaliyetleri” konulu 29 Ocak 2022 günü yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile “aile, çocuk ve gençlerin yanlış medya içeriklerinden korunmaları”, “milli ve manevi değerler”, “milli kültür” gibi içeriği belirsiz ve bu nedenle yorumlayanın keyfince tanımlayacağı kavramlarla, demokratik çoğulculuğa karşı yeni baskıcı bir hamle yapılmıştır. Okul terklerini, eğitim eşitsizliklerini, dinci vakıf ve derneklerde çocukların karşı karşıya kaldığı ihmal ve istismarları ortadan kaldırmaya çalışmayan ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açtığı Kur’an kursu sayısını ve kurslara devam öğrenci sayısını bilmeyen ve görevi olduğu halde denetlemeyen siyasal iktidar, televizyonlardaki eğlence programlarını yasaklamaya çalışmaktadır. Kadınların, çocukların ve gençlerin iyi, doğru ve güzeli ayırt etme yeterlikleri vardır, demokratik toplum ve laik cumhuriyet ile bu yeterlikler daha da gelişir. Bu genelge ile düşünce ve ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamayı kabul etmiyoruz.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak siyasal iktidarı, demokratik toplum, sosyal ve laik cumhuriyetin gereklerine uygun olarak düşünce ve ifade özgürlüklerine saygıya ve yasaklar, yolsuzluklar ve sosyal adaletsizlik sonucu, eğitim hakkını tam olarak kullanamayan, güvenli gıdalarla beslenemeyen, barınamayan, nitelikli bir sağlık ve eğitim hizmeti alamayan milyonlarca çocuğun ve gencin farkına varmaya ve eğitim hakkı için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.